Küba’nın En İyi Restoranları
Henüz Küba’ya gelmediyseniz ve etrafınızdaki daha önce burayı ziyaret etmiş kişilerle burası hakkında konuşuyorsanız karşılaşacağınız yorumların 180 derece farklı olması gayet olağan bir durumdur. Bir tanıdığınız size adeta “cennet”i tarif ederken bir diğeri çektiği “işkence”nin can sıkıcı anılarını aktarıyor olabilir. Küba’yı bu denli zor kılan ve en tecrübeli gezginleri bile bizden destek almaya iten temel sebep de bu olsa gerek. Hazırlık yapılmadan Küba’ya gelinmez, orası kesin, ama o kadar farklı bir sistem ve kültürden bahsediyoruz ki bu bile neredeyse hiçbir zaman yeterli olmuyor. Küba’yı yalnız gezmeye çalışan turistler en iyimser ihtimalle adanın vadettiği potansiyelin çok azıyla yetinmek durumunda kalıyorlar.
Olumsuz Küba anılarının en tipiklerinden biri yiyecek bir şey bulamamakla ilgili. Birçok kişiden Küba tatili boyunca sadece pizza ve spagetti yemek durumunda kaldığını duyabilirsiniz. Aslına bakılırsa Küba yemek kültürü domuz eti hariç Türk damak tadına uygun sayılır. Yani Uzak Doğu ülkelerindekine benzer bir durum söz konusu değil. Ancak diğer yandan hiçbir dönerci, McDonald’s vb. göremeyeceğiniz bir ülkeden bahsediyoruz ve yaşanan zorluk bundan kaynaklanıyor.
Küba’ya ilk geldiğim dönemi hatırlıyorum da, restoran sayısı inanılmaz derecede azdı. Var olan birkaç özel restorana (paladar) girebilmek için sıra beklememiz gerekiyordu. Devlet restoranlarındaki temel sorun ise menülerinin neredeyse hep aynı yemeklerden ibaret olmasıydı. Geçen yıllar devlet restoranlarındaki durumu pek değiştirmedi. Lakin özel sektöre verilen iznin kısmen genişletilmesiyle birlikte özel restoranların sayısı çok ciddi şekilde arttı ve bu da Küba yemek kültürünün kalite çıtasını gittikçe daha yukarılara taşıyor. ‘90’larda yaşanan ekonomik çöküş (Özel Dönem) sebebiyle yok olma noktasına gelen Küba yemek kültürü gün geçtikçe daha da iştah açıcı bir hale bürünüyor.
Küba bu noktada çok temel bir avantaja da sahip: Dünyada yaşanan ters yönlü güçlü akıntıya rağmen Küba organik beslenme ısrarından vazgeçmiş değil. Adanın kapıları GDO’ya kapalı.
Küba yemek kültürünün bu güncel durumunun gurmeler açısından gayet ilgi çekici olduğunu düşünüyorum ve Türkiye’nin önemli gurmelerinden biri olan Pelin Tatlıcı’nın Küba’yı ziyaret etmesiyle beraber bu durumu sınama şansımız oldu. Kendisi Yeşil Timsah Blog’un ilk konuk yazarı olarak sizin için Küba’nın en iyi restoranlarını ve genel olarak Küba gastronomisini kaleme aldı. Artık Küba gezinizin bir lezzet yolculuğuna dönüşmemesi için bir sebep yok! Sevgili Pelin Tatlıcı’nın da dediği gibi, Küba mutfağı yok diyenlere duyurulur! (: Keyfini çıkarın ve Pelin Tatlıcı’nın Instagram hesabı olan @yemekicinyasa’yı takip etmeyi unutmayın.
Pelin Tatlıcı kimdir?
Yükseköğrenimini Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde tamamlamış olan ve kariyerine ilaç endüstrisinde devam eden Pelin Tatlıcı İstanbul’da yaşıyor. Yeni yerler, yeni kültürler ve yeni lezzetler keşfetmeyi hayatının anlamı olarak görmesi onun bulduğu her fırsatta seyahat etmesine ve farklı gastronomi maceralarının peşine düşmesine yol açıyor. Bulunduğu kırktan fazla ülkeye ilişkin yorumlarını ve yaşadığı yüzlerce farklı lezzet deneyimini Instagram’daki @yemekicinyasa sayfasından kendisi gibi seyahat ve gastronomi meraklılarıyla paylaşmaktadır.
* * *
Bilinenler ve Gerçekler
Küba’ya gitmeden önce, giden kişilerden aç kaldıklarına, güzel yemek bulamadıklarına dair yorumlar duyabilirsiniz, ancak bunlara kulak asmamanızı öneririm.
Ambargolar nedeniyle ülke dışından ürün getirmeleri mümkün olmadığı için Küba halkı yıllar boyunca diğer ülke mutfaklarındaki birçok ürünü görmeden yaşamış. Restoranlar da yıllar boyunca devletin kontrolü altında işletilmiş. Büyük bir kısmı hala bu şekilde yönetilse de, gerçekleşen açılımın ardından özel işletme olan restoranların sayısı artıyor. Son yıllarda turistlere yönelik harika lezzetlerin olduğu restoranlar açılmaya başlamış.
Küba’da lezzet ve kalite açısından zengin Karayip ve Latin Amerika mutfağı hakim. Özellikle deniz mahsulleri Türkiye’de bulamayacağınız kadar kaliteli ve buna oranla uygun fiyatlı.
Günümüzde tavukların doğallığına olan güven haliyle azalmış durumda. Küba’da ise tavukların tamamının doğal şekilde yetiştirildiğini bildiğimden fırsatını buldukça tavuğun tadını çıkardım. “Çocukluğumun lezzeti” diyeceğinize sizi temin ederim.
Sonuç olarak, Küba’ya tarihten bir kare görme düşüncesiyle giderken bozulmamış lezzetleri tatmayı da yapılacaklar listesine eklemelisiniz.
Havana Lezzet Turu
Floridita
Hola hola
Küba’ya gideceklere ilk önerilen yer olduğu için Floridita ilk gittiğimiz mekan oldu. Buranın özelliği Ernest Hemingway’in Küba’da yaşadığı dönemde buraya sıklıkla gelip daiquirí içmesiymiş. Bu nedenle günün her saati dolu olan bu barda canlı müzik, kokteyller ve Karayip yemekleri bir arada. Küba’nın en ünlü şeyi romla yapılan kokteyller olduğundan bu içecek de oldukça yaygın. Sadece lime suyu, rom, buz ve şekerle bu lezzetin yakalanması da harika. İlk daiquirí’mizi canlı Küba müzikleri eşliğinde içtik. Sıcak Küba havasında buzla birlikte hazırlanan frozen bir kokteyl çok iyi geliyor. Ardından Karayip mutfağından deniz mahsulleri yemek de öyle (: Onu da ilk olarak burada deneyimledik. Eski dönemlere göre kalite biraz düşüp fiyat fazlasıyla artmış gibi görünse de yediğimiz ıstakoz güzeldi. Altına koydukları plaintain (sert ve az tatlı muz) püresi de iyi bir tamamlayıcıydı. Hindistan cevizi sütü ile hazırlanan karides ve bonfile tabağı da oldukça iyiydi. Başlangıç olarak aldığımız karidesli kıtır ekmek ise deniz mahsulleri ile yapılacakların sınırı olmadığını gösterdi. Küba mutfağı yok diyenlere duyurulur. Burada et ve deniz mahsullerinin soslar ve tropik meyvelerle müthiş uyumuna dayanan bir Karayip mutfağı var.
Açık söylemem gerekirse, Floridita ünü nedeniyle görülmesi gereken bir yer, ancak içeride bir şey yiyip içmek zorunda değilsiniz. Turistik bir mekan olarak fiyatlar yüksek ve servis kalitesi ortalama.
La Caribeña
Havana sokakları ve sokak yemekleri
Küba halkı uygun fiyatlı, hızlı ve lezzetli olması nedeniyle pizzayı en çok tükettiği yemek haline getirmiş. Her köşede bir pizzacı ve sokakta yürüyen her Kübalının elinde de bir dilim pizza var. Bu nedenle, Küba pizzası yemeden dönmem, dedim. En çok sıra olan pizzacıyı seçtiğim için 1 saat beklemem gerekti. Bu arada da şehrin tadını çıkarma şansım oldu tabii (Küba’da yapmadan dönmeyin denilen temel şey eski Amerikan arabaları ile tur atmak. Yeşil Timsah Küba bu konuda bana destek olduğundan turumuzu en güzel arabalardan biriyle attık). Pizzaya dönecek olursak, Küba pizzasının hamuru yağlı ve biraz kalın. Ben ekstra peynirli ve -bol baharatlı İspanyol salamı olan- chorizo’lu pizza istedim (Tabii ki menüde bu şekilde yoktu, her zamanki gibi müdahale ettim). Biraz daha bol malzemeli olmasını isterdim. Bu nedenle yediğim en iyi pizza değildi, ama yine de beklediğime ve denediğime değdi.
El Biky
Yerel halkla yemek ye
Kübalılar nerede uygun fiyatlı ve lezzetli yemek yiyor derseniz cevabı El Biky. Ben de Yeşil Timsah Küba sayesinde burayı keşfetmiş oldum (: Burası ailelerin yemek yediği, hatta porsiyonların büyük olması nedeniyle kalan yemekleri paket yaptırdıkları bir restoran. Tamamı ev yapımı lokal ürünlerden oluşan menüden ev yapımı burger’i ve ballı ananaslı tavuğu seçtim (Küba’da tüm tavuklar doğal ortamında ve yapaylıktan uzak şekilde yetiştirildiği için organik tavuğu bulmuşken her fırsatta yedim) (: Tavuğun sosu tatlı olduğu için değişik bir lezzet deneyimi oldu. Burger ise tam anlamıyla anne elinden çıkmış gibiydi. Lime cennetinde lime pie yemeden olmaz. Ayrıca Türkiye’de popüler olan trileçenin, yani “üç süt” anlamına gelen tres leches’in gerçekte nasıl olması gerektiğini deneyimledim. Üç farklı sütle yapılması gereken tatlının yoğun kıvamlı olması ve üç sütün de tadını taşıması gerekiyor. Maalesef Türkiye’de sütle ıslatılmış kek üzerine dökülen karamel sosla yapıldığından ne olduğu genel olarak bilinmiyor. Yemeden önce kaç sütle yapıldığını sormalısınız derim (:
El Cocinero
Ağız dolusu mutluluk
Bir mekanda tatlıyı sevmişsem maalesef tek porsiyonla duramıyorum. Küba’da her yerde tres leches denedim ve en çok sevdiğim tres leches’i El Cocinero’da yedim. Koyu kıvamlı dokusu ile cheesecake havasında olan tres leches’leri çok iyiydi. Ama iki porsiyon yediğim tatlı bu değildi. Çikolatalı tartın tatlılığının dozu ve çikolata yoğunluğu o kadar mükemmeldi ki beş tane bile yiyebilirdim. Bu mekan Havana merkezinden biraz uzakta, sakin bir sokakta yer alan yeşillikler içindeki bir teras. Akşamları müzikle birlikte ortam daha da keyifli hale geliyor. Hafif bir akşam yemeği yemek niyetiyle gazpacho (İspanyolların soğuk sebze çorbası) ve didiklenmiş yengeçle yapılan yengeç tartarı söyledim. Bunların dışında da menüde çok iyi seçenekler vardı. Ancak gözüm tatlılarda olunca hakkımı onlardan yana kullandım.
El Cocinero hem ortamı, hem de mutfağı güzel olan çok keyifli bir restoran. Ayrıca buradan çıkınca enerjiniz henüz bitmemişse yan tarafındaki çok segmentli gece kulübüne (Fábrica de Arte Cubano) uğrayabilirsiniz.
Coco Glacé
Kim dondurma ister?
Küba’da doğal malzemelerle yapılan yemeklerin tadını çıkarmanızı tavsiye ediyorum. Sokaklarda gezerken Hindistan cevizi kabuğu içerisinde Hindistan cevizi dondurması satan yerler de görebilirsiniz. Bunlar arasında benim en çok ilgimi çeken bu Coco Glacé oldu. Esprili satıcısı tam bir turist mıknatısı ve dondurması lezzetli. Denk gelirseniz sohbet etmeniz ve dondurmasını tatmanız gerekir.
Atelier
Kendinizi evinizde hissedin
Küba’da yediğim tüm tres leches’leri paylaşıyorum. Atelier’deki evde yapılmış gibiydi. Zaten Atelier, Havana şehir merkezinden uzaktaki sakin bir sokakta yer alan bir evin restoran haline getirilmesiyle ortaya çıkan çok şirin bir mekan. Duvarlar sanat eseri tablolarla dolu ve ortamı huzurlu bir evi hatırlatıyor. Tabaklarından masa örtülerine kadar her şey eski tip bir evde yemek yiyor gibi hissettiriyor. Yemekler ise yine İspanyol esintileri taşıyor. Patlıcana sarılı somon ılık bir başlangıç tabağı olarak hafif bir seçenek. Sonrasında ise ördek confit denedim ve bu Küba’da en çok yediğim ve en beğendiğim yemeklerden biri oldu (: Yemeklerin içerikleri o kadar doğal ki… Sakin, huzurlu bir ortamda yemekten hafif kalkmam da benim için önemli bir kriter.
La Guarida
Filmden bir sahne gibi
1993’te Fresa y chocolate isimli filmin çekilmesinden sonra bu tarihi bina 1996 yılında restoran haline getirilmiş. Hem binanın tarihi dokusunu ve sanat eseri tabloları görmek, hem de harika gurme yemeklerinden yemek için buraya gelmek gerek. Popüler bir mekan olması nedeniyle rezervasyon yapmakta zorlanmış olsam da Yeşil Timsah Küba yardımı ile gidebilmeyi başardım. Menüde enteresan yemekler olması nedeniyle seçim yapmakta biraz zorlandım. En bulunmadık seçenekleri tercih edip deneyimlemek isterim. Bu nedenle tavşanlı lazanya, çikolata ve rokfor soslu bonfile, tatlı olarak da Hindistan cevizi çorbası ve çikolata fondan denedim. Katmanları sebzelerle yapılıp üzerine de yeşil sebzeler ve zeytinle bir sos hazırlandığı için tavşanlı lazanya oldukça hafifti. Çikolata ve rokforla yapılan soslu etin sosunu ayrı isteyip riski azaltmak istedim, ama çikolata ve peynir tatlı ile tuzluyu o kadar güzel dengelemişti ki her lokmamda eti sosa bulayarak yedim. Ayrıca Küba’da öğrendiğim ve tadıyla dokusuna bayıldığım bir kök sebze olan yuca’nın püresi de ete çok yakışmıştı. Çok yoğun (muz gibi) bir dokusu olan ama keskin olmayan bir tada sahip bu sebze yanında yenilen yemeğin tadını artırıyor. Tatlılardan çikolata fondan yoğun ve lezzetliydi, ama bulunmaz değildi. Hindistan cevizi çorbası ise Hindistan cevizi sütü ile tatlandırılan Hindistan cevizi keki ve sorbesi olması nedeniyle ilgi çekiciydi.
Küba’nın onu hatırlamak istediğim hali tam olarak bu restoran gibi olmalı: Tarih ile modernizmin uyumu.
5 Sentidos
Duyularınızı kuvvetlendirin
5 Sentidos, Küba’da yemek yediğim en modern ve gastronomik yerlerin başında geliyor. Ayrıca mekanın sahibinin müşteri olarak bize ilgisi ve yemekler hakkında tek tek bilgi vermesi memnuniyetimi daha da artırdı. 5 duyu anlamına gelen adıyla hakikaten tüm duyularımı canlandırdı. Başlangıç olarak gelen meşe isiyle o anda islendirdikleri karides, yeterli derecedeki is tadıyla karidesin tazeliğini hissetmemizi sağladı. Uzun pişmiş kuzu eti yahni pişme süresine göre biraz sert olsa da eti çok lezzetliydi. Ördek confit (düşük ısıda uzun süre yağın içerisinde pişirme tekniği) yanındaki ızgara mısıra kadar her içeriğini bayılarak yediğim bir tabak oldu (: Genel olarak sushi ve çiğ balık sevmemden ötürü ton tartara ve üzerindeki kızarmış parmesan peynirine bayıldım. Ama favorim çikolata dünyası adındaki, içerisinde beş çeşit çikolata bulunan tatlı oldu. Bundan üç porsiyon yedim (: İçerisinde çikolata mus, çikolatalı kek, çikolata trüf, beyaz çikolatalı pastacı kreması ve çikolata ganaj olan bu tatlı çikolatanın nirvanasıdır. Bu tatlının yanında “sindirime yardımcı” olması için ikram ettikleri kokteylin kahve, patron çikolatalı tekila, Angustula likörü ve Havana Club añejo romu ile yapılmış olması da harika bir tamamlayıcı oldu. Sanırım bu mekanı Yeşil Timsah Küba olmasa keşfedemeyecektim ve benim için büyük bir kayıp olacaktı.
Hotel Manzana
Tarihi keyif
“Küba sadece eski ve nostaljik ortamlardan ibaret değilmiş” dedirten bir mekan bulduğum için çok memnunum. Üstelik manzarası eski ile yeniyi bir araya getiriyor. Kempinski’ye ait otelin terasında havuzun, kokteylin ve manzaranın tadını çıkarmak gerek. Puronuzu alıp Küba kokteyllerinin en güzel yorumlarını yudumlayabilirsiniz. Benim favorim lime suyu, bal ve romla yapılan canchánchara oldu. İsmini söylemek zor gelse de, bal tatlı-ekşi dengesinde önemli bir seçim olmuş. Frozen mojito da, taze ve aromatik naneleri parçalayarak yaptıkları için, hem göze hem damağa hitap ediyor. Burayı seyahatimin son gününde keşfetmiş olmasaydım eminim daha sık giderdim (: Yeşil Timsah Küba’ya bu konuda teşekkür etmem gerek. Üstelik turistik barlara yakın olduğu da göz önüne alınırsa, fiyat-kalite standardı açısından fiyatlar çok iyi diyebilirim.
Öğlen saatlerinde otel müşterisi dışında müşteri kabul etmedikleri için gidilecek saate dikkat edilmesi gerektiğini de söylemiş olayım ki kapıda kalmayın.
Trinidad’ın En İyi Restoranları
Sol y Son
Küba’da bir Hintli
Trinidad’ın ilk açılan özel restoranının Hint mutfağına sahip olduğunu duymak benim için şaşırtıcı oldu. Eski bir evi (yatak odasına kadar) ambiyans olması amacıyla olduğu gibi bırakarak restoran haline getirmişler. Bu nedenle evin avlusunda yemek yerken kendinizi Kübalı bir aileye misafir gitmiş gibi hissedebilirsiniz. Tabii önünüze Hint yemekleri gelince durum değişiyor (: Genel olarak Hint ve Küba yemekleri benzer olduğundan ben durumu yadırgamadım. Yanında pilav olan soslu yemeklere devam deyip organik tavuğu bu kez masala baharatlı olarak yedim. Ayrıca ıstakozu bu kez kızartılmış muz üzerinde denedim. Her ikisi de Hintlilere göre mütevazi bir şekilde baharatlandırılmıştı. Küba’daki olmazsa olmazım tres leches yine menümde vardı. Buradaki biraz krem karamel gibiydi. Bu nedenle en az beğendiğim bu oldu sanırım.
Sol y Son ortalamanın üzerinde iyi bir yemeği çok otantik bir ortamda yemek için iyi bir seçimdi.
San José
Tam bir Kübalı
Küba’da yediğim hemen hemen her yemek doğal, net ve çok lezzetliydi. Ancak bir tek bu restorana iki kez gittim (: Böylece Küba mutfağının en güzel örneklerini denemiş oldum. Geçmişteki İspanya hakimiyeti nedeniyle Küba’da İspanyol mutfağı esintileri çokça yer alıyor. İspanyol mutfağında et türevi ana yemeğin yanında pilav, patates ve ayrıca mısır ile siyah fasulye kullanılarak yapılmış yan yemekler bulunur. Etler de genellikle domatesli soslarla uzun süre pişirilir. Küba’da da genellikle bu şekilde hazırlanıyor. İspanyol mutfağından farklı olarak, Küba’da muz ve plaintain gibi muz türevleri de yemeklerde sıkça kullanılıyor. San José’de hazırlanan yemekler tam olarak yukarıda anlattıklarımın net bir uygulaması diyebilirim. Ayrıca Küba’da her köşede deniz mahsulü bulabildiğiniz için deniz mahsulü ile yapılan çok sayıda seçenek de bulabilirsiniz. Bu restoranda ızgara ıstakoz, 8 saatte pişmiş et, bonfile yahni ve paella türevi (İspanyolların safranlı, bol malzemeli güveç pilavı) tavuklu pilav denedim. Sipariş verdikten sonra hazırlandığı için 40 dakika beklemek beni biraz sabırsızlaştırsa da en çok bu yemeği sevdiğimi söyleyebilirim. Trinidad gibi ufak bir kasabada her an tıklım tıklım olan bu yer beklentimin çok üzerinde çıktı. Tabii tatlı yemeden olmaz (: Tres leches’i burada da denedim. Küba’da en çok beğendiğim tres leches değildi, ama yine de iyiydi. Bir de brownie denedim. Amerikalıların fudge cake dedikleri çikolatalı yapışkan keklerine benzer bir tatlı geldi. Bir çikolata aşığı olarak onu da keyifle yedim. Yine Yeşil Timsah Küba tavsiyesi ile gittiğim ve son derece tatmin olduğum bir yer daha.
Viñales’in En İyi Restoranı
El Paraíso
İşte “gerçek” organik
İstanbul’da organik yemek için ya çok emek ya da çok para harcanır. Küba kırsalında doğal yaşam ile baş başa kalınan Viñales isimli kasabada, müthiş bir manzaraya karşı gerçek organik köy yemeği yemek büyük şans (: Bilen birinin önerisi olmadan bu çiftliği bulmak mümkün değil. Bu nedenle Yeşil Timsah Küba’nın önerisi çok kıymetliydi (: El Paraíso’da sanırım bugüne kadar yediğim en doğal, organik, kimyasaldan uzak ve lezzetli yemeği yedim. Köylüler arka bahçelerinde yetiştirdikleri sebzeler ve hayvanlardan muhteşem bir menü ortaya çıkarmışlar. Uzun saatler pişmiş tavuk, balık yahnisi, sebze çorbası, fasulyeli pilav derken masayı dolduruyorlar. Stres kovar diyerek getirdikleri piña colada’nın (ananas kokteyli) yanına bir şişe rom bırakıp stres katsayına göre rom miktarını sen belirle diyorlar (:
Dediğim gibi, böyle bir yerde yemek yeme şansını bulmuş olmanın mutluluğu ve tattığımız lezzetler paha biçilmez.
Yeşil Timsah Blog’un Küba gezi rehberini okumak için tıklayınız.
Yeşil Timsah Blog’un seyahat rehberi kategorisindeki yazılarını görmek için tıklayınız.
Yeşil Timsah Blog’un yeme içme konulu yazılarını görmek için tıklayınız.
Yeşil Timsah Blog’un bir önceki yazısı olan Küba Purosu Rehberi’ni okumak için tıklayınız.
Küba’daki ilk ve tek Türkçe kiralık ev servisi: yesiltimsahkuba.com
Facebook: facebook.com/yesiltimsahkuba
Instagram: instagram.com/yesiltimsahkuba
- 4 Yorum
4 Comments